page-header

“Immersive” Deneyimler ve Geleceğin Müzeleri

“Immersive” Müzecilik Çağı Başladı

 

“Immersive” ya da Fransızca konvansiyonla “immersif” sözcüğü, yakın dönemin dijital teknoloji devrimiyle birlikte en çok öne çıkan kavramlarından biri. Gerçek ile sanalın birleşip sentezlendiği günümüzde, bu durumu ifade etmek üzere kullanılan sözcük, Türkçe tam karşılık olarak “suya batırmak; dalıp gitmek” fiilinden geliyor. Çağdaş müzecilikte öne çıkan bu kavramın nasıl kullanıldığını ise en kolay örnekler üzerinden düşünebiliriz. O hâlde hiç ara vermeden başlayalım.

Kendinizi antik bir kentin insan sesleriyle dolup taşan sokağında ya da bir okyanusun derinlerinde, deniz yaşamıyla yüz yüze hayal edin; dahası, bütün bunları bir müzenin içinde düşleyin. Antik uygarlıklardan bize armağan eserlerini yalnızca izlemekle yetinmeden bir Sanal Gerçeklik Başlığı (Virtual Reality [VR] Headset) takıp geçmiş bir çağ sahnesine adım attığınızı, o zamanın sesleri ve izleri arasında hayat dolu çarşıları sokakları dolaştığınızı aklınıza getirin.

Bir sualtı sergisindesiniz; ancak bir camın ardından suya bakmak yerine son teknoloji sayesinde sanal mercan resifleri ve deniz canlıları ile etrafınızın sarıldığını gözlerinizde canlandırın. Tıpkı derin sulara dalmışsınız gibi, hayret ve hayranlığınızın her an katbekat arttığı duyusal bir yolculuktasınız.

Şimdiyse bir müze koridorunda adımladığınızı ve tarihî bir anın holografik yansıtmalarla etrafınızda yeniden canlandırıldığını hayal edin. Ansızın zamanda geri gitmiş, tarihin seyrini değiştiren anların gözlerinizin önüne serildiğine tanık oluyorsunuz. Sanki bir film setindesiniz ve tüm aksiyon çevrenizde cereyan ediyor, geçmiş ve bugün arasındaki duvar, siz fark edemeden yıkılmaya başlıyor.

İşte tüm bu örnekler müze ziyaretimizin “immersive” deneyimler sayesinde nasıl yeniden şekillendiğini ortaya koymakta. Müzeler de, eserlerin etraflıca incelenmesini kolaylaştıran interaktif dokunmalı ekranlardan, ziyaretçinin hareketlerine göre tepki gösteren sergilere, giderek teknolojiyi daha çok kullanmaya başladı. Gelgelelim, tüm bu ışıltılı ve ihtişamlı dünyanın arkasında, “immersive” müzeciliğin daha temel bir dayanağı var; o da hikâye anlatıcılığı. Yani işin sırrı, teknolojiyi doğru kullanıp ziyaretçilerin iç dünyasında bir şeyleri harekete geçirecek inandırıcı hikâyeler oluşturabilmekte.

 

Vitrinin Ötesinde: Tarihe Adım Atmak

Camekânların ardından eserleri incelemenin günleri her geçen gün azalıyor. Müzeler artık ziyaretçilerine tarihi dokunarak, hissederek, doğrudan etkileşime geçerek deneyimleyebileceği alanlar tasarlamaya başladı. British Museum’daki “Egyptian Mummies”i (T. Mısır’ın Mumyaları) ele alalım; burada ziyaretçiler, dijital olarak taranıp sanalı oluşturulan mumyaların sargılarını çözüp onlara ait gizemleri aydınlatıyor.

 

Hikâye Anlatıcılığı Aracı Olarak Teknoloji

 

Sanal gerçeklik (VR), artırılmış gerçeklik (AR) ve karma gerçeklik (MR) teknolojileri, bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir gerçeklikle ziyaretçileri sanal ortamlara alıp götürebiliyor. Örneğin, ziyaretçiler VR başlığıyla antik harabelerin canlanışına tanık olabiliyor veya nesli tükenmiş hayvanların gerçekçi bir şekilde yeniden yaratıldığı bir doğa manzarasına tanık olabiliyor. Smithsonian Doğa Tarihi Ulusal Müzesi gibi müzeler, AR’yi araç olarak kullanarak nesli tükenmiş canlıları yeniden hayata getiriyor, ziyaretçilerin dinozorları müze salonlarında koşuştururken izlemesine olanak tanıyor.

 

Her Yaştan Seyirciye Hitap Ediyor

 

Bütün bunların yanında, “immersive” deneyimler sayesinde müzeler yenilikçi yollardan öykülerini aktarma imkânına sahip oluyor. Multimedya enstalasyonlar, etkileşimli görüntüler ve dinamik hikâyecilik teknikleri sayesinde müzeler, her yaştan ziyaretçi ile iletişim kurabilen inandırıcı anlatılar geliştirebiliyor. İster bir galerinin duvarlarına tarihsel bir film çekimi yansıtmakla olsun, ister de sergilere oyunlaştırma unsurları katılsın, bu tür kişinin “dalıp gitmesine” imkân tanıyan yaklaşımlar hem seyredenin nabzını yakalıyor hem de kişilerin konu hakkında daha derin ve etraflı bir takdir geliştirmesini sağlıyor.

Indianapolis Çocuk Müzesi gibi müzeler, genç ziyaretçilerin merakına kav olacak, öğrenme tutkularını ateşleyecek etkileşimli sergilerden faydalanıyor. Çocukların taklit arkeolojik kazı koridorlarında sürünmesinden bilimsel deneyler yapmasında kadar pek çok alanda eğitici olabilen “immersive” müzeler, birçok çocuğun ilgisini hemen yakalayabiliyor ve birden fazla öğretim yönteminin harmanlanmasına fırsat sağlıyor.

 

Artırılmış Gerçeklikten (AR) Sanal Gerçekliğe (VR): Sınırları Zorluyor

 

AR, gerçek dünyayı dijital unsurlarla donatıp geliştirirken VR de ziyaretçileri tamamen sanal dünyaların içine taşıyor. Örneği Louvre Abu Dhabi’de yer alan “Sonsuzluk Odası” gibi ortamlar, VR teknolojisi sayesinde ziyaretçilerini zaman ve mekânın ötesinde, gerçeklikle yapayın çizgilerinin tespit edilemediği büyüleyici yolculuklara çıkarıyor.

 

Geçmişe Hayat Vermek: Etkileşimli Sergiler

 

Etkileşimli sergiler, ziyaretçileri birebir geçmişle konuşturuyor, tarihî anlatıları daha anlamlı şekilde anlamalarına fırsat sağlıyor. Londra Müzesi’nde yer bulmuş “Beasts of London” (T. Londra’nın Canlıları) sergisi; animatronik, sesli ortamlar ve dijital projeksiyonları sahici bir şekilde harmanlayarak şehrin tarihini hayvan sakinlerinin gözünden ortaya koyuyor.

 

Dijital Hikâyecilik Sanatı

 

Yukarıda da bahsettiiğimiz üzere, dijital hikâyecilik “immersive” müze deneyimlerinin kalbinde yer alıyor, ziyaretçilerle birebir iletişim kurabilen anlatıların örülmesine imkân tanıyor. Amsterdam’da bulunan Anne Frank Evi örneğine bakacak olursak, evde yer alan çok-ortamlı enstalasyonlar ve sanal yeniden kurulumlar sayesinde ziyaretçiler Anne’in öyküsünü daha büyük empati ve anlayışla incelemiş oluyor.

 

Dijital Çağda Müzelerin Evrimi

 

Dijital çağa günbegün daha çok kucak açıyor olduğumuzdan müzeler de değişen ihtiyaçlara ve ziyaretçi beklentilerine uyum sağlamak zorunda. Çoklu ortam rehberliği ve “immersive” sesli turlar sunan “MoMA Audio+” uygulaması gibi girişimlerle Museum of Modern Art (MoMA) gibi kuruluşların dijital yeniliğe kapılarını açtığını söyleyebiliriz.

 

Hayal Etmenin Sınırı Yoktur: Geleceğin Olanaklar Dünyası

 

Yüzümüzü yarına çevirdiğimizde müzeciliğin geleceğinin sonsuz olanaklarla dolu olduğuna şüphemiz yok. Holografik ekranların ziyaretçilerin tarihî figürlerle sohbet etmesine olanak tanıdığı veya Yapay Zeka destekli rehberlerin müze deneyimlerini bireysel tercihlere göre özelleştirdiği bir dünya hayal edin. Burada yenilik potansiyeli sınır tanımıyor; bizse geleceğin potansiyeli karşısında heyecan içindeyiz.

 

Yolculuğa Dahil Olun: Bugünün “Immersive” Müzeleri

 

Kısaca özetlememiz gerekirse “immersive” deneyimler, müzelerin bütün peyzajını yeniden çiziyor; ziyaretçileri de zamanda, mekânda ve en önemlisi hayal gücünde nefes kesici yolculuklara çıkarıyor. Teknoloji ilerledikçe müzeler de geçmişi korumak, günümüze esin olmak ve toplumsal tarihimizin geleceğini şekillendirmek üzere daha da önem arz etmekte. O hâlde, sizi başka dünyalara alıp götürecek müzelerin dünyasına bir adım atmaya, benzersiz yolculuklara çıkmaya cesaret gösterebilecek misiniz?

Yanıtınız “Evet!” ise, iki muhteşem müzeyle karşınızdayız!

 

AYASOFYA TARİH ve DENEYİM MÜZESİ

 

Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi, İstanbul’un kalbinde, Sultanahmet Meydanı’nda sizlerle! Yediden yetmişe herkes için muazzam bir görsel işitsel gösteriyle Ayasofya’nın 1700 yıllık tarihi gözlerinizin önünde canlanıyor. Üç katta üç farklı döneme ışık tutan ve akılcı iç mekân yönlendirmeleriyle kusursuz bir hikâye akışı sunan müze, Ayasofya ve İstanbul’un Roma, Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde hangi süreçlerden geçtiğini; isyanları, otoriteler arasındaki çekişmeleri, yağmaları, ihya ve günümüze uzanan rehabilitasyon çalışmalarını filmler ve göz alıcı detaylarla çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bunların yanında, Ayasofya koleksiyonunda yer alıp ilk kez sergilenen eserlerle bu Dijital Deneyim yepyeni bir boyut kazanıyor; sizi tarihin seyircisi olmanın yerine, parçası olmaya davet ediyor.

 

EFES DENEYİM MÜZESİ

 

Diğer Deneyim Müzemiz ise İzmir’de, Efes Antik Kenti’nde! Efes Deneyim Müzesi, benzersiz Efes harabeleri arasında gezmeye çıkmadan önce görmeniz gereken eşsiz bir müze. Burada, insan hayatının bir medeniyet beşiği olarak eşsiz bir konumda yer alan dünya harikası Efes’in tarihle mitolojiyi birleştiren, günümüz dünyasına dahi etkilerinin hâlâ devam ettiği bir medeniyetin kuruluş öyküsü, tüm çıplaklığıyla, enfes görsel ve çok-sesli ortamlarla sizi Antik Efes’in hayat dolu sokaklarına çağırıyor! Efes Deneyim Müzesi’nde, Artemis’in şehri Efes’i tarih kitaplarında bulamayacağınız bir derinlikle inceleyecek, şehrin ruhunu oluşturan mitolojik ve kültürel ögelerin nasıl ortaya çıktığına tanık olacaksınız. Deneyim Müzesi ziyaretinizden sonra Efes Antik Kenti’ni gezmeye başladığınızda artık her şeyin daha anlamlı geldiğini, bu dünyanın da bir zamanlar hayatla dolup taştığını her adımınızda daha net duyacaksınız.